Vengeance…

Uzun zamandır yazmıyorum; yazmak istiyorum ama hep bir şekilde dikkatimi çeken başka şeyler oluyor ve yazmaktan vazgeçiyorum.Nerdeyse son bir aydır bloga tek bir yazı atmamışım, tembelliğin son noktalarındayım yani.Bende bu laneti sevdiğim bir diziden bahsederek kırayım dedim; Spartacus.Gerçi artık sevmeyen kalmadı, içindeki heyecan duygusuyla sarhoş olmuş vaziyetteyiz.Ara sezondan sonra sonunda yolunu dört gözle beklediğimiz Vengeance sezonu beklentileri daha da arttırmış vaziyette.Beklerken dayanamadım bir de düşük kalite filmini izledim, tam öyküsü neymiş öğrenmek için.Gidişatın pek aydınlık olmadığını görmek can sıkıcı olsada, dizide bunun heyecanla işlenişine şahit oldukça sanki her bölüm “başaracaklarmış” gibi geliyor gözüme.

Bu sezon elimizde bir de yeni Spartacus var; herkesin malumu ilk sezonda karaktere can veren aktörü kanserden kaybedince onu biraz da olsa andıran yeni bir aktör bulundu.Ben biraz bu konularda takıntılı bir insanım, ilk başta kimi gördüysem gözüm hep onu arar devamında.Ama burada böyle olmadı, insan kendini hikayeye öyle bir kaptırıyor ki, kim oynamış nasıl oynamış havada kalan konular oluyor.Şimdiye kadar 7 bölüm yayınlandı sanırım ve ben diyemem ki bir bölümün heyecanı diğerlerine nazaran daha yüksekti.Sanki her bölümde çıtayı biraz daha yükseltiyorlar.Bu gözü kararmış bir dizi hayranının oldukça yanlı itirafları olarak da kabul edilebilir.Tek şikayetim arada sırada aşırıya kaçan şiddet görüntüleri o kadar; adamın suratını kılıçla yerinden ayırdı adam, daha ne diyebilirim ki..

Bakın kellesini demiyorum, “suratını” diyorum; “iğğğ” diyerek ekrandan bir kaçışım vardı evlere şenlik.Zaten öyle çoğu sahneye bakamıyorum, görüntüler bitene kadar gözümü kapatıp sadece dinliyorum o kadar.Ama o entrikaları varya, insanı her bölümde kendi düşüncelerinde şaşılacak derecede dönüşüme sürüklüyor.Daha dün nefret ettiğim karakter için, bugün “amanın başına ne gelecek şimdi” diyerek yas tutmaya başlıyorum.Biliyorum; şiddet, kan ve cinsellik üçgeni temelinde, sırtını bunlara dayayarak büyüyen bir dizi; ama bunun yanında her an izleyeni heyecana sürükleyecek bir süreç içinde olduğunu inkar edemiyorum.Durum böyle olunca ben daha çok Spartacus izler, her cumartesi acaba be olacaak diye heyecanla ekran başına geçerim.

Şimdilik savaşacak yeni esirler bulmak, nasıl savaşacaklarına karar vermek ve en önemlisi de kendi aralarında birlik olma telaşı içindeler.Karşı taraf ise, içindeki entrika yumağı ile diziyi asıl ayakta tutan kısım.Bu arada o kadar söylenmişken yeni favori çiftimi belirtmeden geçmek ayıp olur; Nasir ve Agron ikilisi.Bakışmaları bile “ayy” diye söyletiyor beni; başlarına kötü şeyler gelmesinden korkuyorum yeminle.Geleceği bellli de, en azından olabildiğince geç meydana gelirse sevinirim.Ne diyeyim; Spartacus izlemeye devam..

Yorum bırakın

close-alt close collapse comment ellipsis expand gallery heart lock menu next pinned previous reply search share star